Bu kitapta lise yıllarından beri hayallerinde yaşatmasına rağmen bir türlü gidip görme imkânı bulamadığı ata yurtlarını 60 yaşından sonra keşfe çıkan bir Türk Dünyası sevdalısının hatıralarını bulacak, her gittiği yeri adeta onunla birlikte sizler de gezmiş olacaksınız. Türk Dünyası malum; uçsuz bucaksız koskoca bir derya, bir okyanus… “O mahiler ki derya içredirler deryayı bilmezler” kavlince bizler bu deryadan habersizce yaşayıp gidiyoruz.
Yazar, gezip gördüğü ve yaptığı incelemeler sonunda vardığı kanaatleri yazıp anlatmaya çalıştı, resimler çekti. Kitabın sayfaları arasında Balkanlar, Orta Avrupa ülkeleri, Kafkaslar, Orta Asya, Doğu Türkistan, İran, Irak ve Suriye’den, kısacası Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, Mağrip’ten Maşrik’e kadar Türk’ün ayak bastığı hemen her yerden haber sahibi olacak, kimi zaman coşup şiirler, marşlar söyleyecek, kimi zaman duygulanıp gözyaşı dökecek ve eminiz ki anlatılan yerleri gidip görmek isteyeceksiniz. Öyle ya; Orhun’un kaynağından su içmeyi, Tuna boylarında at sürmeyi, Orta Asya bozkırlarında Mete Han’la, Bilge Kağan’la, Kür-Şad’la birlikte Çin’e akın etmeyi ve Satuk Buğra Han’ın Bunara’sında ezan okumayı kim istemez?
Hayaller ve hatıralarla gerçeklerin yoğurulup fotoğraflandığı bu eserle Türk Dünyası’nın tanıtılmasına katkı sağlamayı, ayrıca başka dostların ve özellikle gençlerin o diyarları gezip görmesine vesile olabilmeyi diliyoruz.