Dilden dile dolaşan öz şiirle okuyucu bütünleşir, ruhu başka diyarlara yelken açar, içinde yaşadığı heyecanları da şairin duymasını ister. Şair şanslıdır; yazdığı mısralar dilden dile dolaşacak, okuyucu ise, bu duyguları hissecek ve onları içinde saklayacaklar. Şairin zirveye taşıdığı mısralar aradan yüzyıllar geçse de sevenlerin gönlünde yaşayacak, dilden dile dolaşacaktır. Yunus Emre`yi düşünelim;
Bir yaz günü bir köy yolundasınız, yanınızda su yok, sıcaktan kavruluyorsunuz, saatler sonra kafileniz bir pınarın başında, kana kana içtiğiniz su, size hayatı yeniden bahşediyor. Dua ederke pınarın başından ayrılıyorsunuz.
Şuanda büyün bir millet olarak Yunus`un mısralarında ruhumuzu dinlendirsek, en kızdığımız anda;
Ben gelmedim davi için,
Benim işim sevi için..
Bir çeşmeden akan su acı-tatlı olmaya..
Edebdür bana yirmek bir lüleden sızaram.
Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan diyerek mısralarla konuşsak...