Mişkâtü’l-Envâr, kelâmî ve felsefi izahların bir yerde kuru ve soğuk havasına irfanî/tasavvufî bir sıcaklık katan, hatta kelâm, felsefe ve tasavvufu beli bir düzeyde birbiriyle buluşturan ender eserlerden biridir. Eserde bilme ve olmanın ne anlama geldiği konusu varlık-bilgi-marifet ilişkisi bağlamında, dinî duyarlılık açısından son derece hassas noktalara temas edilerek ortaya konulmaya çalışılmıştır. Kısaca, Gazâlî gibi kılı kırk yaran biri olmanın yanında, aynı zamanda bir o kadar da mükâşefe tecrübesine açık bir gönle sahip bir şahsiyetin kafa ve gönlünden süzülmüş bu eser, konuyu ele alış tarzı ve vurguladığı hususlar açısından son derece ayrıcalıklı bir yer ve öneme sahiptir.
Bu zamana kadar söz konusu bu öneminden dolayı çeşitli dillere tercüme edilmiş olan Mişkâtü’l-Envâr titiz bir çalışmanın ürünü olarak Turan Koç’un çevirisiyle bir kez daha Türkçeye dâhil edildi.