Geçtiğimiz yıl 15 Ekim’de radyodaki kayıp çocuk ilanını dinleyeniniz oldu mu? Polise hiç bilgi gelmemişti. Kayıp çocuk Bo buhar olup uçmuştu sanki, nereye kaybolduğunu bilen yoktu. Bir tek ben biliyordum. Çünkü Bo benim.
Çocuk sevmeyen yaşlı bir çiftin evinde evlatlık olarak büyüyen dokuz yaşındaki Bo, her çocuğun ihtiyaç duyduğu küçücük şeylere özlem duymaktadır; sıcak bir yuva, sevgi dolu bir sarılma, en önemlisi de sevinç ve hüznünü paylaşabileceği gerçek bir aile.
Günün birinde ortadan kaybolan Bo, polisin tüm aramalarına karşın bulunamaz. O artık Uzak Ülke’nin prensi Mio’dur, oğlunu yıllardır arayan Kral babasına sonunda kavuşmuştur ve hayatında ilk defa sevgi ve mutluluk dolu bir hayat sürmektedir. Ancak çok geçmeden her şeyin göründüğü gibi olmadığını öğrenir; Mio, Uzak Ülke’de binlerce yıldır anlatılagelen kehanetteki çocuktur. Karanlık Ülke’de yaşayan taş kalpli Şövalye Kato’nun kötülüklerine karşı koymak için en yakın arkadaşı Jum-Jum ve güzeller güzeli atı Miramis’le tehlikeli bir yolculuğa atılmalıdır...
Kötünün karşısında iyinin, ölümün karşısında yaşam savaşının anlatıldığı, sevginin ve ailenin gücüne dair bir Lindgren klasiği.