Ben Mina Abis Ay. Derdime yanıyorum. Yaşamı dumura uğratanları düşünüyorum tekrar ve tekrar. Aile yaşamının tekdüze tabiatını, totaliter bakış açısını, baskı altında inşa edilmiş şehirleri ve kendimi sorguluyorum. İflah olmaz vasatlıktaki inançlardan, yürek daraltıcı kurallardan, kusurlu mekânlardan ayrıldığımı hissediyorum. Ve zaman kazanmayı öğreniyorum.
Çünkü mutlak yargıları ortak: hükmetmek. Sevgiyi, arzuyu, özgürlüğü, sanatı paha biçilir hâle dönüştürüp şaşırtıcı ve öngörülemez yaşamı perdelediler. Hatta güzellikle terörün kol kola gezdiği bir yapı peyda ettiler. Ve insanlık için bu durum bile sıradanlaştı.
Sevgi seli ya da yoğun baskı altında, meşgul edici bir *arayışa* sürüklendi insanlık. Ve hükmedenlerin *gör* dedikleriyle yetindi. Bu tahakküme direndiğini iddia eden azınlıkların da mutlak yargıları hükmedenlerle birebir aynı. Direniş için betonlaşmak beyhude.
Bu sebeple, alay ve itaat ettiğimiz kelimeleri kullanmıyorum. Çünkü uyum sağlamak için aklımızın ermediğine inanmak ve düşünmeyi başkalarına bırakmak, yetiştirdiğimiz ağaçları ateşe vermekten farksız. Üzerimdeki baskıyı kemirinceye dek düşünüyorum. Geriye kalan sadece kemik parçaları. Ve kızgınlığımın sonucu: Bende hükmedenler şinanay. Tam da böyle dalgasını taşlıyorum onların. Yeniden doğmak için ısrar ediyorum.