Gazeteciliğin genellikle ideolojik yaklaşımlara ve siyasi çıkarlara kurban edilerek icra edildiğini gösteren pek çok olay var. Bu bağlamda, Taksim Gezi Parkı şiddet eylemleri ve İsrail’in Gazze saldırıları esnasında BBC ve CNN gibi küresel medya organlarının yayın anlayışı ilk akla gelenler. Ayrıca Türkiye’deki bazı gazetelerin Gezi Parkı olayları esnasında 27 Mayıs darbe sürecini hatırlatan bir habercilik refleksi göstermesi ve sosyal medyanın toplumu infiale sevk etmek için yalan haberlerle doldurulmasını hatırlamamak mümkün değil.
Yusuf Özkır, genel olarak medyanın nasıl konumlandığına, nasıl algılandığına, nasıl anlamlandırıldığına dair bakış açımızı genişleten Militan Gazetecilik eserinde medya ile militanlık tezahürleri arasındaki ilişkiyi anlamak ve tartışmak için ufuk açıcı tespitlerde bulunuyor. Bu bağlamda 28 Şubat 1997 postmodern darbe dönemindeki gazeteciliğin irrasyonel boyutunun ne kadar gerçeklikten koptuğu ve siyasi bir hınçla toplumsal değerlere uzaklaştığı; AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığının muhalifliğin ilkeli sınırlarını aşarak bir akıl tutulması içinde nasıl radikal ve marjinal bir boyuta savrulduğu da mutlaka dikkate alınmalı.
Militan Gazetecilik, Türk medyasındaki içselleştirilmiş oryantalizmin iflah olmaz inatçılığını, medya-terör ilişkisinde gazeteciliğin temel ilkeleri dışına çıkılarak medyanın teröre oksijen aldıracak mahiyetteki yayıncılık anlayışını, Hürriyet gazetesinin siyasete müdahale etme alışkanlığındaki *manşet* ve *mektup* geleneği başta olmak üzere pek çok olayı eleştirel bir bakış açısıyla ele alıyor.