Her ayrılışımızdan sonraki kısa zaman dilimi yıllar kadar uzun gelmiş, aşk ateşiyle alevlenen hayal dünyam kanatlanıp beni sonsuzluğun bilinmeyen bir noktasına kadar götürmüştü…
Boylarımız birbirine denkti. Narin yürüyüşü, çoğu zaman dağınık olan kahverengi saçları, şefkatli bakışları Albina’ya sonsuz bir güzellik katıyordu. Ayakta durduğu zamanki gibi sandalyede otururken de işveliydi. Topuklu ayakkabıyla daha da güzel görünürdü. Ama benden uzun görünmemek için tanıştığımızdan beri topuklu giyinmezdi. Kol kola girip kapıya yöneldik.
O vakit tepeden tırnağa kadar ıslanmış bir kişinin içeri girmesi beni gaflet uykusundan uyandırdı. Yan tarafta kalan şemsiyeyi almak aklımızdan çıkmıştı. Onu almak için sağa çekildiğimde muhtemelen Albina’da bu maksatla sola döndü. O vakit şiddetli şimşeğin beyazımsı ışığı aramıza düştü. Yıldırım düşen ağacın gövdesi gibi iki yana bölündük. Sanki yüreğimde…