Geçmişin geleceğe yansıyan yüzü, aynaya vuran aksi hep karanlık mı olur?
Oysa yarım kalan hikayelerin de mutlu sonları olmalı...
Meva, bu hikâyenin nasıl başladığını çok umursamıyordu. Çünkü anladığı ve inandığı bir şey vardı; öyle başlamış ve böyle giden bir hayat...
Gençliğinin en hassas yıllarını, insanı güven bunalımına sürükleyen yokluk ve yalnızlıkla geçiriyordu... Mutlu görmeyi istediği tek insan olan annesinin de hastalanması ile sille kotasını doldurduğunu düşünen Meva, derin bir umutsuzluğa düşmüştü....
Ancak çok güçlü duygular çıkarabilirdi onu bu çıkmazdan.
Aşktan güçlü, iyilikten kuvvetli başka hangi duygu olabilirdi ki?
Meva’nın hayatına iyilik sahibi bir el uzandığında umulmadık bir şekilde kaderin sır perdesi aralanır, açılan bu kapının ardından gönlünü kaptırdığı aşk da içeri giriverir.
Onca derdinin içinde kış güneşi gibi bir görünüp bir kaybolan aşkı İrfan, yaralı günlerinin merhemi olabilir miydi?
İnsana nefes aldıran, kuş tüyü gibi hafif, peri masalı kadar merak uyandıran bu hikaye ile yüzünüzde tebessüm gönlünüzde bahar olsun isteriz.
Payınıza çokça mutluluk düşmesi duasıyla...