Metamodernizm bir duygu yapısı olarak 2000’lerde ortaya çıkmış ve Batı kapitalist toplumların baskın kültürel mantığı hâline gelmiştir. Metamodernizm terimini hem çeşitli kültürel ve estetik tercihler konusunda ortak bir zeminde buluşmak amacıyla sezgisel bir etiket, hem de bu tercihleri dönemselleştirecek bir nosyon olarak kullanıyoruz. Başka bir deyişle, bu kitap ne belirli bir sanat dalı için Greenbergci bir ifadedir ne de bireysel mimarinin Jenckvari bir hasıraltı edilişidir. Bu kitap, Jameson’ın postmodernizm için yaptığı gibi, Batı kapitalist toplumlarının gelişimindeki belirli bir aşamanın baskın kültürel mantığını, tümüyle sınırları belirlenmiş bir plan içinde gösterme girişimidir. Ancak bu da, sanat dalları vasıtasıyla kültür, estetik ve siyasetin yanında bugünün şartlarıyla ortak bir zeminde buluşmak için kusurlu bir girişimdir. Metamodernizm terimi hiçbir şekilde yeni bir terim değildir. Batı Avrupa, Güney Amerika ve Asya’ya varana kadar çeşitli zıt coğrafî bağlamlarda; deneysel şiir, teknoloji çalışmaları, fizik, ekonomi, matematik ve Doğu spiritüalizmi gibi değişik alanlarda kullanılmıştır. Diğer bir deyişle, bu terim uzun ve geniş bir alana saçılmış bir tarihe ve net tespit edilmesi gereken bir kökene sahiptir. Abramson terimin eski kullanımlarından bazılarını ortaya çıkarmıştır. Abramson’a göre terimin ilk kullanımı Zavarzadeh’ye aittir ve “yorumcu modernist romanın ilerisine geçmek eğilimi”ni tanımlamak için kullanılmıştır. Zavarzadeh’in terimi kullandığı anlam bugün için metamodernizmin çeşitlerinden yalnızca biridir. Zavarzadeh metamodernizm teriminini Robbe-Grillet, Barth, Bartheleme, Wolfe gibi yazarlar üzerinden ve kara mizah, parodi, derinlik modellerinin terk edilmesi, üstkurmaca gibi aşırılıklarla örneklendirir. Elinizdeki kitap metamodernizm teriminin kaynağının arkeolojisine odaklanmış bir çalışma değil ama yine de terimi kullanma şeklimiz ve bu kullanımın post-postmodern için kullanılanlardan ne kadar farklılaştığıyla ilgili gözlemler yapmak için yerimiz var.