Tükendi
Stok AlarmıMESNEVÎ-İ NÛRİYYE`NİN
ÜÇÜNCÜ BASKISI MÜNÂSEBETİYLE
İkinci baskı ile şu üçüncü baskı arasına da 10 yıl kadar bir zaman fasılası girdi. Şu geçen zaman zarfında Mesnevî`nin Arapça metni üzerinde ba`zı çalışmalar yaptık- Bu çalışmalardan birisi, Hz.Müellifin ayrı ayrı zamanlarda mütâle`a ve tashihlerinden geçmiş beş tane nüshaları karşılaştırarak nüsha farklarım tesbît eyledik. Bu musahhah beş `aded nüshalar şunlardır.
1- 1920`den 1923`e kadar te`lîf edilip tab` ettirilen ilk nüshalar.
2- Cenâb-ı Müellif. 1925 yılı içinde Van`dan alınıp Burdura, sonra İsparta`ya, oradan da Barla Nahiyesine sürgün olarak götürüldüğünde (ki bu târih 1926 başlarıdır) Burdur`da kaleme almış olduğu Türkçe "Nûr’un İlk Kapısı" kitabıyla beraber, Mesnevî`nin içindeki `Arabi Risalelerin -birisi hâriç- tamâmım bir kitap içine alarak, Barla`da imamlık yapan Şamlı Hafız Tevfik `unvanlı kâtip ve talebesine elle yazdırdıktan sonra, hepsini dikkatle okuyup tashih etmiş olduğu nüsha.
3- 1954 yılı içinde, Mesnevî`nin içine alınan `Arabî risalelerin toplamına Eİ-Mesnevî-el `Arabî ismini vererek, İnebolu`lu sâdık talebesi Ahmet Nazif Çelebî`ye teksir makinasıyla çoğaltmak için gönderdiğinde, yeniden okuyup tashih etmiş ve yeni bir sıralamaya koyarak (içindeki `Arabî risalelerin sıralaması) tanzim etmiş olduğu nüsha. (Bu nüshayı biz görmedik, ama Ahmet Nazif Çelebî`nin teksir ettiği nüsha mevcuttur)
4- Merhum Ahmet Nazif Çelebî`nin teksirle çoğalttığı Mesnevî`den bir tanesini Hz. Ustâd yeniden mütâle`adan geçirmiş, çok az da olsa, ba`zı yerlerinde tashihler uygulamış ve Urfa`ya göndermiş olduğu nüsha. Ve bu nüsha me`haz tutularak, 1969 yılında Tâhirî Mutlu Ağabey ve bu fakir, Şam`da tab` ettirdiğimiz nüsha.
5- 1955-60 yıllan arasında Hz. Üstâd hayâtta iken, kendisine çok yakın, çok zeki ve sâdık talebesi, hizmetkârı ve evlâd-ı ma`nevîsi merhum Ceylan Çahşkan`ın elle yazmış olduğu ve Hz. Üstadın kısmen okuyup tashih ettiği nüsha. Bu nüshanın `aynısı bil`âhere filmi; alınarak ofset baskı ile renkli tarzda, Sungur Ağabey`in direktifleriyle ve bir mukaddime yazarak 2003 yılında Sözler Yayınevi tarafından bastırıldı. Ancak burada hakkın emânetine ri`âyet niyetiyle şunu belirtmek gerekir ki: Bu nüsha baskıya girmeden Arapçaları kuvvetli iki Nûr `âlimi ve naşirimiz, Sarf ve Nahv`in zahirî kaidelerinin îcâb ve
iktizâlarına göre, bu nüshada müzekker-müennes, nasb-ref gibi hususlarda tasarruflar uyguladılar. Bunları uygularken de, her hangi açıklayıcı not düşmediler. Bu `ameliye ise, hâşâ bir tahrif falan değil, fakat `ilmî kâ`ide ve teamüller noktasından bir hatâ` ve bir kusurdur. Adı geçen nüshada uygulanan izinsiz tasarrufları şu yeni tab` ettiğimiz esireli üstünlü `Arabî Mesnevide işaretledik ve o hatâ`ları dile getirdik. Ve `aynı zamanda bu `ameliye, `Arabî İşârâtül İ`câz`da da, Mesnevî-i `Arabi`de de bu tür uygulamalar olmuş ve tesbît etmişizdir.
İşte adları sıralanan bu beş ayrı ayrı nüshaların karşılaştırılması neticesinde bir takım değişik fakat `aynı ma`nâda nüsha farkları ortaya çıktı. Biz bu nüsha farklarını (`Arabîsinin) dipnotlarda kaydettik. Bu nüsha farklarına Türkçe tercümemizi de ona göre ayarladık. Dolayısıyla, bu ve gelen ikinci noktalardan şu üçüncü baskı Mesnevî`mizde az da olsa, evvelki baskılara göre ba`zı farklar düştü.
Ve ikinci nokta: Şu 3. Baskı Mesnevî`yi, daha kolay anlaşılması, çabuk derk edilmesi vs. gibi edebiyat denilen şeyler noktasından birkaç defa dikkatle okudum. Haliyle yeni yeni ba`zı düzeltmeler uygulandı. Elbette ilk baskılara nazaran ba`zı ufak tefek farkların göze çarpması olacaktır. Bu husus ve mevzu` ise, baskılan tekrarlanan tüm kitaplarda da uygulanır biliyorum.
TENBİH:
Mesnevî-i Nuriye ismi, Türkçe tercümesine her halde Hz. Ustâd tarafından konulmuştur.
Arapça ismi her ne kadar "El-Mesnevîyy-ül `Arabiyy-ün Nûrî"dir. İsim, ism-i müzekker olduğundan, Mesnevî`den sonra (Nuriye) değil, (Nûrî) gelmesi lâzımdır. Fakat bu sıfat Türkçe telaffuzunda ağır ve nâmüsta`mel bir sıfat olduğu gibi; "El-Mesnevîyy-ül `Arabî li-r Resâil-in Nuriye" ya`nî, "Nur Risalelerinin `Arabî Mesnevisi" ma`nâsında dahi olduğu için, "Risâle"nin müfredi veya Risalelerin cem`i için sıfat olarak Nuriye gelmesi lâzım olduğundan "Mesnevî-i Nuriye" ismi tam yerindedir.
-Mütercim-