Peygamberler hem dünyada hem ahirette insanlığın mutluluğa erişmelerini sağlamak amacıyla Yüce Allah tarafından gönderilmiş elçilerdir. Son elçi Hz. Peygamber (s), bi’setten itibaren Allah’tan (cc) aldığı vahyi, zerre kadar değiştirmeden dosdoğru bir şekilde tebliğ etmiştir. Doğumundan vefatına kadar yaşadığı örnek hayat ise bu tebliği taçlandırmıştır.
Bir insanın yaşayabileceği en temiz, en doğru, en örnek alınabilir hayat onun hayatıdır. Bu yüzdendir ki insanlık tarihi boyunca yaşanan nice önemli an, yazılan nice mühim eser, geçip giden zamanla birlikte yok olurken Hz. Peygamber’in (s) yaşadığı hayatın en ince detayları dahi unutulmamış ve nesilden nesile hem sözlü olarak hem de bilfiil yaşanmak suretiyle aktarılarak bugünlere gelmiştir. Hz. Peygamber’in (s) hayatı, taşıdığı olaylarla zengin, anlamları ile göz alıcı ve verileri ile rengârenktir. İşte mescit konusu da bu bağlamda incelenmesi gereken bir konudur.
Kısa zaman içinde İslam’ın evrensellik, ilerleme ve gelişme özelliklerinin bir sembolü olan mescit, bilinçli eylemlerin icrası ve ibadetlerin edası için ruhî bir merkez, devletin iç ve dış ilişkilerini yönlendiren askerî ve siyasî bir üs, mütevazı minberinden öğretilerin ve konuşmaların sunulduğu bir ilim yuvası olmuştur.
İlk yıllarında malî yönden güçsüz olan Müslümanlar, içeride ve dışarıda sürekli bir uğraş içinde bulunmaları sebebiyle, her biri kendine yüklenecek görevi yapacak özel alanlı kurumların daha fazla kurulmasına imkân bulamadılar. İşte bu durum mescidi İslam cemaatinin iç ve dış tüm ilişkilerinde yığınla vazife ve işlev gören bir yer haline getirdi. Toplumun şekillenmesinde aktif rol alan mescidin işlevselliği bizi bu çalışmanın yapılmasına, ilgili rivayetlerin değerlendirilmesinin gerekliliğine sevk etmiştir. Çalışmamızın birinci bölümünde mescidin önemi, tarihi ve faaliyet alanları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise mescit ahkâmı diye de isimlendirebileceğimiz rivayetler ele alınarak değerlendirilmiştir.