Siz içinizde ki aşkı, bir uçurtma yaparak özgürce gökyüzüne bıraktınız mı?
Yaklaştım yanına. Sesiyle büyüler gibi arkadaşına hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu. O kadar etkileyici gözleri vardı ki, sanki gökyüzünü gözlerine indirmiş, ona her baktığımda içimden birşeylerin kalbime aktığını hissediyordum. Onun yanına gidiyordum ama heyecandan konuşamıyordum. Aşk bu olsa gerek; gözlerine baktığın zaman bir kelimeyi bin dakikada söyleyememekti. O yokken, ona söylemek istediklerimi kendi kendime tekrarlardım. Gökyüzüne bakarak "seni gökyüzünden daha çok seviyorum" diye haykırırdım. Ama karşısında bir merhabayı bile söyleyemiyordum. Onu gördüğünde; kaburgalarının altına kalbinin sığmaması ve nefesinin boğazında kalmasıydı galiba aşk. Aşk, sözlerin susması, gözlerin konuşmasıydı ve ben, onu her gördüğümde kelimeleri yutup gözlerimi dile getirirdim. Gözlerim dile gelirdi de acaba o gözlerimi duyabilir miydi?