Elizabeth Gaskell’ın kaleminden çıkan Mary Barton, sanayi devrimi döneminin kalbinde, Manchester’ın gri gökyüzü altında geçen dokunaklı bir yaşam mücadelesini anlatıyor. Hem sosyal bir eleştiri hem de bir insanlık dramı olan bu eser, işçi sınıfının acılarını, mücadelelerini ve umutlarını güçlü bir gerçekçilikle ele alıyor.
Romanın merkezinde, genç ve güzel Mary Barton bulunur. Mary, yoksullukla yoğrulmuş bir dünyada hayallerinin peşinde koşarken, sınıfsal çatışmalar, aşk, kayıplar ve ihanetlerle yüzleşmek zorunda kalır. Babası John Barton’ın adalet arayışı ve sendika mücadeleleri, hikâyeyi yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir boyuta taşır. Sanayileşmenin yol açtığı ekonomik dengesizlikler, aile bağlarını ve insan ilişkilerini derinden etkilerken, Gaskell, karakterlerinin iç dünyalarını derinlikli bir şekilde çözümlemeyi başarır.
Mary Barton, yalnızca bir genç kadının değil, bir sınıfın, bir dönemin ve bir şehrin hikâyesini anlatır. Gaskell, okuyucusuna empati kurma ve toplumdaki adaletsizlikleri sorgulama fırsatı sunar. Bu klasik eser, işçi sınıfının sesini duyururken, insan ruhunun inceliklerini de güçlü bir edebi dille ortaya koyar.