8 yıllık bir emeğin sonunda ortaya çıkan bu eserler; Türk mutfağı için geçmişten günümüze köprü olurken, gelecek nesillere de bir miras niteliği taşıyor.
Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış Bursa, Edirne ve İstanbul sayesinde bütün bölgede o günlerin havasını sezmek halen mümkündür. Bursa’da kuru erikli, tarçınlı bir et yemeğiyle hissedilebilir bu etki. Edirne’de helva sohbeti geleneğiyle kendini gösterir. Konuklara irmik helvası ve kahve ikram edilen, giderken yanlarına da diş hakkı olarak helva verilen sohbetlerdir bunlar. İstanbul ise bambaşka bir kültürler harmanıdır. Sarayda çok sevilen koruk suyu, limon suyu, tarçın, yemekleri lezzetlendirmek için halen kullanılmakta; keşkül, tas kebabı, hünkârbeğendi, kaygana, çılbır, zerde, düğün çorbası, külbastı, kadınbudu köfte, puf böreği, piruhi, vişneli ekmek tatlısı halen pişirilmektedir. Tekirdağ’da, İnegöl’de dışarıda yemek yeneceği zaman bu genellikle köfte olur. Yanında sirkeli fasulye piyazını, acı biberini, soğanını da unutmamak gerek…
Edirne’de en yaygın yemek ise tava ciğeridir. İncecik dilimlenmiş karaciğer bol kızgın yağa bir daldırılıp bir çıkarılır; hemen pişer. Yanında kurutulmuş acı biber ve yoğurt yenir. Kısacası saray ve sokak yemeklerinin yanyana var olabildiği bir yerdir Marmara.