Yüzümün yaprakları bir bir düşüyor; sarı güz, yağmur sicimleriyle bağlıyor kemiksiz dilimi. Ne kadar leylek varsa havada, o kadar günüm var diye, ödünç avuntular alıyorum cemre artlarından. Bir karınca ısırmasıyla uyanıyorum kuş uykularımdan, sözlerim boğuluyor gecenin katran denizlerinde, simsiyah söyleniyorum bembeyaz kâğıtlarına her yeni doğan yaşamın.
Yakalandım, sobelendim, yenildim, artık bu oyunu bırakıyorum elmanın içindeki aç kurtlara, kabuğuma çekiliyorum maraton birincisi bir kaplumbağa sabrında ve menekşe cüllelerinin büyüme sevincinde. Bir tutam söz hediye etmek istiyorum size ölmeden önce, kulaklarınıza kirazdan küpe, dudaklarınıza gülüş, ellerinize kına, ayaklarınıza yürünecek yol. Yüzümde yaprak kalmayınca, öyle bir uyuyacağım ki... Kedilerim bile şaşıracak…