Marifetnâme 18. yüzyılda, İslâmî hassasiyetle yazılmış ansiklopedik bir eserdir.
İnsan ve kâinata dair çok farklı ve çok açık bilgiler verir.
Renkli bir üslupla, matematikten astronomiye, anatomiden tasavvufa çok farklı dallarda, çağının imkânlarıyla ulaştığı bilgileri harmanlayan İbrahim Hakkı, metin aralarına kendinin ve başka şairlerin şiirlerini de serpiştirmiştir.
İbrahim Hakkı, Marifetnâme’de, *marifet, fenâ, beka, muhabbet ve aşk, velâyet, keramet, tevekkül, tefvîz ve teslim, sabır, şükür, rıza, seyr-ü sülûk, sâlik, mürşit, nefis ve nefis mertebeleri* gibi tasavvufun hemen bütün konularına yer vermiş; aşkı felsefeden üstün tutmuştur.
Dünyanın anlamı üzerinde durarak, makbul olan ve olmayan dünyayı anlatan İbrahim Hakkı, yeni astronomi fikrine dayalı bilgiler vermeden önce bu konularda ilmî bir kanaate varmanın dinle bir ilgisi olmadığı uyarısında bulunmuştur ki, bu uyarı dönemi için bir yeniliktir.
İbrahim Hakkı, Marifetnâme’de, insanın fizyolojisini ayrıntılı ele almıştır. Kişinin saç, göz, kulak, el, baş gibi organlarından ve dış görünüşünden hareketle onun ahlâk ve karakter yapısı hakkında sonuç çıkarma yollarını gösteren bilgilerden oluşan *kıyafet* ilmi Marifetnâme’de ayrı bir yer tutar.
Marifetnâme’nin çok okunmasının bir sebebi, üslubun akıcılığıdır.
Marifetnâme, insanın zihnini açacak; tarihle zaman arasında bağ kurduracaktır.
Osmanlı’nın hemen her alanda gerilediği, hem toprak kaybetmeye başladığı, hem ilimde durakladığı, Batı’nın koşar adım Osmanlı ile mesafeyi alabildiğine açtığı 18. yüzyılda yaşamıştır. Böyle olmakla beraber, bu dönem ilim ve sanatta, modernleşmede geri kalındığının fark edildiği bir dönemdir.
Matbaa, bu dönemde, 1730’da kurulabilmiş, ama akabinde itirazlar da yükselmiştir.
İlimde istenilen mesafe alınamamakla beraber, sanatta bir hareketlilik görülmüştür. Nedim gibi, Nahîfî büyük Divan şairleri bu denemde eser vermişlerdir. Yine bu dönemde birçok kitap tercüme edilmiştir.
Eğlencenin doruğa çıktığı dönem de bu yüzyıldır. Lale Devri bu dönemde Damat İbrahim Paşa ile başlamıştır.
Yenileşme çabasını da her şeye rağmen bu dönemde görebiliriz. Geriden de olsa, çağı yakalama gayreti göze çarpmaktadır. III. Selim’in orduyu modernleştirmek için birtakım reformlara girişmiş, sonra hayatı pahasına Nizam-ı Cedid’i kurmuştur.
İleride kendilerinden bahsettirecek ilim, sanat ve devlet adamları, gerileme döneminde tesadüfen, münferit olarak ortaya çıkmazlar. Çevre ve çağın getirdikleri, ilim, sanat ve devlet adamlarını olgunlaştırır.
Erzurumlu İbrahim Hakkı da, dönem içinde, temayüz etmiştir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı, en çok Marifetnâme’siyle tanınır. Ancak o, Marifetnâme’nin dışında da eserler vermiştir. Hayatını anlatırken, bütün eserlerini tek tek ele alacağız.
*Giriş*i uzun tuttuk. Maksat, eser üzerinde ilim adamlarının yaptığı çalışmaları ele alarak, açıklayıcı bilgileri vermek istememizdendir.
İbrahim Hakkı Marifetnâme’da, Divan’ından olsun, başka şairlerden olsun, çok sayıda şiirini serpiştirmiştir.
*Başka şairler* derken, İbrahim Hakkı, eserinde o başka şairlerin kimilerinin isimlerini vermemiştir. Şimdiye kadar yapılan yayınlarda da, başka şairlerden alınmış şiirlerin kime ait olduğu gösterilmemiştir. Böyle olunca, bu alıntı şiirleri İbrahim Hakkı’nın zannedilmiştir.
Biz tespit edebildiklerimizin asıl kime ait olduğunu gösterdik.
Marifetnâme’de, yine yer yer Arapça ve Farsça şiirler de bulunmaktadır. Bu şiirlerin kendisinin mi, yoksa Arapça veya Farsça yazan bir şairin mi olduğunu tespit etmek için ayrı bir çalışma gerekmektedir.
Erzurumlu İsmail Hakkı, dönemine yenilik sayılabilecek bir yol takip etmiş ve birçok konuyu şekillerle anlatmıştır. 30’dan fazla şekil yer almaktadır. Bazı yazmalarda bu şekiller renklidir. Biz metin içinde şekilleri göstermedik. Şeklin geldiği yerde numara koyarak en arkada sıraladık. Bütün şekilleri aslına uygun olarak renkli verdik.
Bilgeoğuz Yayınları