Lela merdivenlere kadar gitmiş, orada kalakalmıştı. Sağında bir pencere vardı. Uzaklarda komşu ağaçların tepeleri görülebiliyordu. Yurt bahçesini çevreleyen duvar gözükmüyordu bile. Bir kez daha ama bu sefer ilkinden çok daha güçlü bir şekilde, daha önce sanki hiç yaşamamış olduğu hissine kapıldı kız. İnsan yalnızca bu çözüme ulaşma hissine sahip olduğunda, yalnızca aslında orada değilmiş de bambaşka bir varlığa karışıvermiş gibi olduğunda tamamlanabiliyordu. Merdivenleri indiğinde yeniden yalnızca Lela olacaktı kız ama bunu istemiyordu. Elleriyle beyaz keten bezini tutup bu soğuk kumaşı göğsüne bastırdı; rüya görmediğini kanıtlamaya çalışıyordu kendine. Odanın ve kadının kokusu üzerinden gitmesin diye, gerçek olmuş hiçbir şey bozulmasın diye hareket etmek bile istemiyordu. Dikkatlice basamak basamak inip bir şeyler değişti mi diye bakmak için durdu. Hayır, değişmemişti. Aşağı iniyordu ama aslında yukarıdaki odadaydı, sandalyede oturuyordu, kolları Fräulein von Bernburg’a dolanmıştı. Gerçek gerçeklik buydu işte. Aşağı inen, dolap odasına giden, dolabını açan o değildi, bir rüyaydı aslında.
1931 yılında Mädchen in Uniform adıyla ilk kez sinemaya uyarlanan kitap, 1958 yılında başrollerinde Romy Schneider ve Lilli Palmer ile yeniden uyarlanmış, bu film Alman klasikleri arasında yerini almıştır. Alman yazar Christa Winsloe’nun en bilinen eseri olan Manuela, 20. yüzyıl eşcinsel edebiyatın en eski örnekleri arasında olmasına rağmen birçok kaynakta yer almıyor. Ne var ki tarihte faşizmin kara listesine alınmış, tarihin kara günlerine gömülmeye çalışılmış her yazar gibi Christa Winsloe da hâlâ burada.