Yaratılış hikayesinin başlangıcında neredeyse fikir ayrılığı yoktur ve olay son dindeki anlatımıyla şöyledir:
Allah, Adem’e ruhundan üflediği anda meleklere secde ettirmesiyle evreni yönetme yetkisi de vermiştir. Melekler artık Adem iledir. Rabb, her zaman olduğu gibi yüce tahtındadır ve her şeye de kadir olduğundan aynı zamanda Adem’in kalbindedir. Adem’le yürütecektir artık dünyadaki işleri. Dünya medeniyetinin sorumlusu insandır. Rabb her zaman yöneticisini atayacaktır. Bunu da daima bir insanın üzerinden yine kendi dilediği gibi yapar. O’nun konağı insanın kalbidir. O hoşnut olduğu kalptedir. Ve O, hoşnut olunan bir kalpteyse o kalbe sahip olan kişi, ol dediğinde oldurabilmeye kadar uzanan bir potansiyele sahiptir.
Manifesti bu temele oturttuğumuzda bana çok anlamlı geldi. O an ‘’Doğru kişiysem Allah ve melekleri neden benim yanımda olmasın ve doğru kişiysem tek ve her şeye kadir olan yaratıcının pratik yardımı olabilecek ‘’Manifest’’i neden denemeyeyim?’’ dedim ve içimde bulunan tanrı parçacığını harekete geçirerek bu kitabı yazdım. Tanrının benimle olma ihtimali bana çok büyük bir umut veriyor. Bu umut sadece kendi hayatım için değil, kainatın tamamı için.
Şimdi ben içimdeki bu potansiyel güç ile bir Manifestörüm. Hayata farklı bakan, hayal kuran ve hayalleriyle kendini ve dünyayı değiştirme cesaretine sahip olan okuyucularla buluşma niyetiyle…