Meydancı H...`nin demli çayını büyük kupa bardağa doldurup avluda yudumlarken yine gökyüzünde bulutlara dalmıştım. "Olmamam gereken yerdeyim" dediğimde, avlu duvarının üzerine çevrili dikenli tellerde bir karga ilişti gözüme. Uzun kuyruklu, kapkara gagası da en az kuyruğu kadar uzun bir kargaydı. Telin üzerine konmuş, etrafı izliyordu. Sanki avluda volta atan mahkûmlardaydı gözü. Yirmi gündür ilk kez farklı bir canlı görüyordum. Bir karga bir umut, bir hayat, bir değişimdi âdeta. Evet, tam 20 gün olmuştu, demir parmaklıklar ardına gireli. Dokuz metre beton yaşam alanım, o alan içinde kalanlar ise gece gündüz gördüğüm tek canlıydılar. İşte o yüzden o karga bir sevinç yaymıştı içime.
M.`ye seslendim. Avlu girişinde oturmuş çay içen M. başını bana doğru çevirdiğinde:
- Gel M. Efendi gel. Bak, tellerde bir karga var. Gel, gel...
M. de heyecanlandı. Bir elinde çay bardağı, bir elinde sigarası koşar adımlarla girdi avluya. Baktığım yöne baktı, dikenli tellerin üzerindeki kargayı görmek başka bir duyguydu. Bir karga bile mutlu etmişti bizi. Bir süre sonra karga özgürlüğe kanat çırpıp gözden kaybolduğunda, bizler avluda kaderimizle baş başaydık. Karganın uçtuğu özgürlük bize ne kadar yakındı, bilemeden voltamıza devam ediyorduk.