Tükendi
Stok AlarmıMahmûd Teymûr, 1894 yılında Kahire’nin Derb-i Se‘âde mahallesinde Teymûrlular’a ait bir evde dünyaya gelmiş ve o evin tanımış olduğu ilmi ve edebi ortamda büyümüştür. Halası Âişe İsmet Teymûr ve babası Ahmed Teymûr Paşa’nın, Mahmûd Teymûr’un edebiyata yönelmesinde büyük katkıları olmuştur. Arap Kürt aslına dayanan babası Ahmed Teymûr Paşa, dedelerinden kendisine kalan büyük mirası saçıp savurmamış, bilakis çocuklarına saklamış ve Mısır’da bulunan Dâru’l-Kütüb’e asrın en büyük bağışı olan çok kıymetli bir kütüphane hediye etmiştir.
Güzel ahlaklı ve mütevazı bir insan olan Teymûr Paşa, evinde Muhammed ‘Abduh ve Şankıtî gibi edebiyatçı ve âlimlerin katıldığı ilmi toplantılar düzenlemiştir. Ayrıca bu toplantılara çoğunlukla müsteşrikler ve komşu ülkelerden edebiyatçılar ile âlimler de katılmaktadırlar. Hanımı vefat edince çocuklarıyla birlikte Kâhire’nin kenar mahallelerinden biri olan ‘Ayn Şems’e taşınmış ve sonra Zemâlik’te bir ev satın almıştır. Yaz mevsimini çocuklarıyla birlikte sahip olduğu çiftliklerin birinde, sanki çiftçilerden birisiymiş gibi onların arasında geçirmiştir.
Mahmûd Teymûr, ilkokul eğitimini sürdürdüğü dönemlerde babası sürekli onun neler yaptığını gözlemlemiş ve ona uzaktan destek vermeye çalışmıştır. Onu bilhassa edebiyat okumaya teşvik etmiş ve ayrıca kardeşleriyle birlikte İmru’u’l-Kays’ın Mu’allaka’sını ezberlemeleri hususunda onları bizzat zorlamıştır. Teymûr Paşa, çocuklarının zihninde Arap Dilinin tılsımını bırakmak istiyor gibidir. Bu nedenle onları eski kitaplarla özellikle de “Elf Leyl ve Leyl” gibi eserlerle buluşturmaya çalışmıştır.
Mahmûd Teymûr, lise eğitimini tamamladıktan sonra Yüksek Ziraat Okulu’na kaydolmuştur. Fakat yakalanmış olduğu tifo hastalığının bedenini bitkin düşürmesinden ve edebiyata olan aşırı ilgisinden dolayı eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmıştır.
Çok geçmeden Muhammed ve Mahmûd Teymûr kardeşler, içerisinde aileleriyle ve arkadaşlarıyla ilgili haberlerin yer aldığı bir aile gazetesi ve bazı ilgi çekici oyunların sahnelendiği bir aile tiyatrosu kurmuşlardır. Şüphesiz bütün bunlar, onları Batı’dan tercüme edilen hikâyeleri, daha çok Menfâlûtî ve Cibrân gibi Mehcer Edebiyatı yazarlarının kaleme aldığı modern eserleri okumaya yöneltmiştir.