Mahkûmların doldurduğu konferans salonunda tam bir duygu patlaması yaşanıyordu.
Gözler nemli, gönüller mahzun ve yürekler alev alevdi.
Herkesin kendini sorguladığı o anda; iri yapılı, asi duruşlu ve saldırgan bir delikanlı fırlayıp bağırmaya başladı:
“Bana bak,” dedi, “benim Allah’a da, peygambere de ihtiyacım yok. Git sen o nasihatlerini gerici ve yobazlara anlat. Eğer senin anlattığın o sevecen Allah olsaydı, biz burada olmazdık! Bana müebbet hapis verilip bu zindana atılırken neredeydi o Allah’ınız? Şimdi de karşıma geçmiş, Allah’ın ne kadar merhametli olduğundan bahsediyorsun, öyle mi!”
Gardiyanlar, delikanlının ağzını kapatmaya çalışırken;
Öyle bir öfke kusuyordu ki her kelimesi birer ateş topu gibi yüreğimize düşüyordu.
Salon bir anda buz kesmiş, herkes şaşkınlık içinde birbirine bakıyordu.
Kimdi bu delikanlı?