Doğup büyüdüğümüz, çocukluğumuzun geçtiği, “her günü bir öykü olan” o yerler, o günler… Hangimiz özlemle anmayız ki? Anıp da “Bunları yazmalıyım, yazıp anlatmalıyım,” demeyenimiz var mıdır?
Çocukluk yıllarımızda hepimizin bir ak güvercini, grilerden farklı bir kara güvercini olmadı mı? Sokağımızda herkesin sevgilisi bir sokak köpeğimiz, bir “Çaman”ımız, onun yavrusu bir “Mağdur”umuz olmadı mı?
Mehmet Atılgan işte bunları anlattı kitabında. Bir de doğup büyüdüğü Kapadokya diyarında, “Ağa kızı Arzu’ya âşık olan Çoban Kamber”in öyküsü ile garip ve akla gelmeyecek derecede ilginç bir, “telgraf memuru” hikâyesi anlattı akıcı kalemi ile.