Her şeyin bir oyun olduğunu en son oyuncaklar anlar, kırılıp da bir kenara atıldıklarında.
Ben oyuncak değilim, diyor Mafya Babası Sedo.
Henüz bir kenara atılmadınız, diyor Psikolog Azra. O gün geldiğinde içinizde yeşeren sadece intikam duygusu olacak.
Ve intikam en çok sahibini yaralayacak.
İstanbul kadar yaralı burada insanlar. Mafya babaları, müteahhitler, işçiler, gençler, eşcinseller; sevenler, nefret edenler…
Hani hayatınıza biri girer, ondan sonra her şey darmadağın olur ya!..
Çünkü kimi zaman intiharın en fecisi birini sevmektir. Ve aşk dedikleri şey cennete de götürür, cehenneme de.
Bu roman gücün içindeki acziyetin, aşkın içindeki nefretin, mutluluğun içindeki acının psikolojik sırlarını ortaya döküyor.
Değil mi ki insan, en büyük acılarını gülücüklerinde saklıyor. Ve ne garip ki yanındakilerle değil de aklındakilerle mutlu oluyor. Bu gezegende her şey yarım ve eksik kalıyor.
Kelimeler burada damara işliyor.