Londra’da hava ısındığında şehir güzel olur. Her yer gülüverir birden. Gülmenin ötesinde, sessiz bir kahkaha gibidir şehir.

Bugünlerde kiminle konuşursanız herkes polen alerjisinden yakınıyor. Hava kirliliğini kontrol etmek için Londra Belediye başkanı önlem
almaya çalşıyor ama bunun çok zor olduğunu herkes biliyor.

Türklerin Döner’i ve Hintlilerin Curry‘si artık İngiliz mutfağının kaçınılmazıdır. İngiltere’nin mutfak kültürüne karpuzu da ekleyebiliriz..

Brexit geldi kapıya dayandı. Sanki halen ciddiyeti yok, her şey normal devam edecekmiş gibi insanların pek taktığı ve ilgilendiği de yok.
Özellikle politikacılara ders vermek adına Brexit’e *Evet* diyen ve şu anda pişman olan vatandaşlara geçmiş olsun.

*İngiliz Yazı*nda bazı günler yirmi yedi derece olur ve kendinizi dışarıya atarsınız. Ama bir bakarsınız, hava birden bozmuş ve hava
sıcaklığı düşmüş. Aniden üşürsünüz. Ve hiç ummadığınız bir anda Ağustos’un ortasında kaloriferleri yakar ve kendinizi kışın ortasında
bulursunuz. Tam mantonuzu dolaptan çıkarıp giy- meye karar verirsiniz, ki, havanın yine ısınmış olduğunu görür, şort giyerek dışa- rı
çıkarsınız.

Londra’da hangi semte giderseniz gidin, kesin sokakta yatan birkaç kişi görürsünüz. En zengin semtlerden, daha fakir semtlere kadar
manzara aynı. Değişmiyor.