İçinizdeki hayat şarkısına kulak verin!
Genç yazar Seran Demiral’dan, müziğin kıyısında gezinen bir kendini keşfetme öyküsü.
Yaşlılık, ölüm gibi kavramları müziğin naifliğiyle anlatan Likya’nın Şarkısı, annesinin hastalığı yüzünden yaşamı değişen bir çocuğun günden güne büyüyüp olgunlaşmasını umut dolu bir hikâyeye dönüştürüyor.
Anneanneden toruna, üç farklı kuşağı, müziğin birleştirici gücüyle buluşturan Likya’nın Şarkısı, derinlikli öyküsüyle okurunu içindeki müziğe kulak vermeye çağırıyor.
Likya’nın annesi müzisyen, kendisi ise annesinin en büyük bestesi. Bütün anneler çocuklarının doğum gününde pasta yaparken Likya’nın annesi beste yapıyor. Arkadaşları onun hayatına imrenirken, her gece müziğe *maruz kalan* Likya, sonunda kendisinin koca bir şarkıya dönüşeceğini düşünüyor. Her şey annesinin ani hastalığı ile değişiyor. Yaşadıkları ve hissettikleri düşüncelerini değiştirirken Likya’yı da bambaşka birine çeviriyor. Öyle ki; bir zamanlar içindeki şarkının susmasından başka bir isteği olmayan Likya, artık annesi için beste yapmaya başlıyor…
On binlerce okura ulaşan Parmak Uçları isimli kitabıyla tanınan Seran Demiral, Likya’nın Şarkısı ile ölümün kıyısındaki bir annenin kızıyla ve kendi annesiyle olan ilişkilerini, okurunu kedere boğmayan, ümit vadeden bir hikayeye dönüştürüyor.
Likya’nın Şarkısı, bir çocuğun sevdiklerini kaybetme korkusuyla karşı karşıya kalmasını yaşamın doğal bir parçası olarak aktarırken, yaşam mücadelesi içindeki insanları ve hayatı sorgulamalarını tüm gerçekliği ile yansıtıyor.
*Senin hastalıkla, benim ise müzikle savaşımın sonu.*