“Kavga bitmiş ve artık avcıların en büyüğü av olmuştu. Leşçil kardeşine dönerek diğer baykuşun nerede olduğunu sordu. İkisi de gözlerini havaya çeviriyor onun hala yukarlarda uçtuğunu sanıyorlardı oysa o insanın hemen yanındaydı, yerdeydi. Bunun farkına ilk varan leşçil oldu hemen yanına uçup onu incelemeye başladı ve onun yerde baygın yattığını düşünüp gagasıyla beyaz tüylü göğsünü defalarca kez dürttü fakat o da en az insan kadar ölüydü.”
Burada alışılagelmiş bir fabl yok. Hatırladıklarınızdan daha siyah, anılarınızda canlananlardan daha derin bir anlatı var. Ümit Can Tosun, ilk romanı Leşçilin Kitabı’nda genç zihninden dökülen karanlık kurmacayı yalnızca ustaca kurulmuş cümlelere başvurarak değil parmak uçlarından çıkıp kağıda akseden eskizler vasıtasıyla da siz değerli okurlara sunuyor.