Zor bir dünyada yaşıyoruz.
Zulüm, haksızlık ve vefasızlık karşısında “kader” deyip boyun eğmemeli. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözü yol haritamız olmalı.
Lafın sırası geldiğinde susmamalı, gözünü budaktan esirgememeli insan. İster gazeteci ol, ister politikacı, ister bürokrat ya da sade bir vatandaş, ne zaman nihayete ereceğini bilemediğimiz yaşam sürecinde, evrende bir gözlemci gibi olup biteni tribünlerden izleyerek, suya sabuna dokunmadan yaşayarak değil, bizzat hayatın içerisinde rol alıp, oyuncu olma cesaretini göstererek “ben de varım” diyebilmeli.
Her yaşam kendine özgü bir yolculuk olduğuna göre, ben de anılarımı ve elli yıla yaklaşan gazetecilik hayatımda edindiğim tecrübelerimi “Lafın Sırası” adını verdiğim bu kitapta topladım.
Gazeteciliğin sadece haber yapmak, köşe yazarı olmaktan ibaret olmadığını, istendiğinde toplum yararına çok işler yapılabileceğinin örneklerini verdim.
Son yıllarda ciddi boyutta dejenerasyona uğrayan gazetecilik mesleğinin ve bu görevi ifa eden gazetecilerin üzerindeki ölü toprağını kaldırmanın vakti gelmiş ve hatta geçmiştir.
Onurlu, haysiyetli, kalemini satmayan saygın gazetecilere özlem duyuyoruz.