İstanbul’da tavşan arayışına çıkan bir yazar adayının, önünden kaçışmayan güvercinlerce tescillenen hayaletliği... Hayat parçaları atık kâğıt tesislerinde parçalanan bir hayalet-yazar... Kendini bir yazara feda etmektense, katlana katlana kâğıttan bir kayık hâlini almayı seçen bir irade... Onlarca mavi tükenmezkalemin iflah olmaz adanmışlığına rağmen başlangıç cümlesinden öteye gidemeyen bir öykü; yarım bırakılması planlanırken önlenemez biçimde sona eren bir roman...
Ceyhan Usanmaz’ın birbirine dolanan öyküleri, “yazamamanın” farklı tezahürleri üzerine düşün(dür)üyor. Kâğıttan Kaplan oyunbaz bir kitap ama en çok da kendisine gülüyor.
“Mürekkebim kurusun biraz. Hatta bırakın hiç yazılmamış, yazılamamış bir öykü olarak kalayım. Dilden dile, akıldan akla sürüklenen bir öykücük. Akla aniden düşüvermiş ve sıcağı sıcağına not edilmediği için unutulmuş bir fikir belki. Saman alevi gibi tutuştuğu anda sönmüş bir heves kalıntısı, hiç ulaşılamayacak bir emeklilik tasarısı. Kış aylarında terk edilen bir sahil kasabasındaki deniz manzaralı yazlığın penceresine dayalı ahşap masa üstünde, tertemiz kâğıtlar ve tükenmezkalemler eşliğinde yazılmayı bekleyen bir başlangıç cümlesi. Zamanın sonsuzluğunda sıkışıp kalmış gibi değil ama; daha çok, özgürce uçuşan bir cümle…”