Yusuf Erdem başını yukarı kaldırdı, tavanda asılı lamba ile göz göze geldi. Ne acayip bir dünyaydı bu. Şu ampul bile tepesi aşağı asıldığı halde ışığını vermekten geri durmuyordu. Oysa o ayakları üzerinde durduğu halde ışığı
sönmüş bir durumdaydı. Bir enkaza dönmüştü. İçindeki kuyudan gökyüzünü seyretmeye çalışıyordu. Ancak gökyüzü ona sadece şu baş aşağı sallanmış ampul kadar göz kırpıyordu. Gerisi yoktu.