Küçük yaşlardayken Kuyucak Köyü’nü basan eşkıyaların anne ve babasını öldürmesiyle başlar Yusuf’un hikâyesi. Olayı incelemek için köye gelen Kaymakam Salâhattin Bey, Yusuf’u da yanında götürür. Tüm cinayete tanık olan ve hatta yaralanıp parmağını kaybeden Yusuf, gün geçtikçe daha duygusuz, daha sert ve daha umursamaz tavırlar sergilemeye başlar. Tek zaafı ise, kaymakamın kızı Muazzez’dir. Aynı evde yaşayan, herkesin kardeş gözüyle baktığı bu ikilinin ilişkisinin aşk adını alması epey zaman alacaktır. Özellikle gururlu, katı ve kavgacı kişiliğiyle Yusuf’un bunu kabul etmesi ve itiraf etmesi o kadar da kolay olmayacaktır.
Kuyucaklı Yusuf, dokunaklı bir aşk hikâyesi olmasının yanında o dönemin toplumsal yaşantısına da ışık tutar. Güçlüyle güçsüzün, zenginle fakirin, makam sahibi insanların diğerleriyle ilişkilerini inceler ve adalet olgusunu sorgulatır. Düzenin çarpıklıklarını gözler önüne sererken, büyük bir trajediye de imzasını atar.
Kuyucaklı Yusuf, 1932 yılında tefrikalar halinde yayımlanmaya başlamış ancak tamamlanamamıştır. Eserin tamamı, ilk kez 1937 yılında basılmış ve başta Fransızca ve Almanca olmak üzere farklı dillere de çevrilmiştir.