Derler ki damat kendi düğününde oynadığında ucuzluk olur. Kim ucuzluk olmasını istiyorsa elini kaldırsın." Çadırdakilerin hepsi her iki elini kaldırdı. Umut çok utanıyordu, hiç oynamak istemiyordu. Çünkü oynamayı beceremiyordu, oynadığında gülünç görünüyordu, kollarını oynattığında aynen çekirgeye benziyordu. Amma çare yoktu, bütün köy oynamıştı, Umut’un da oynaması gerekiyordu. "Kilime bürün, el ile sürün." demişler. Sağ olası çalgıcılar bir oynak hava çaldılar. Umut başını sallayıp dedi ki beni bağışlayın, ben oynak havayı oynayamıyorum. Çalgıcılar ağır bir hava çaldılar. Umut bu defa da başını sallayıp dedi ki bu, kadın havasıdır, ben erkek olduğum halde zenne havasını nasıl oynayayım? Çalgıcılar fısıldaştılar, konuştular, yeni bir hava çaldılar. Umut baktı ki bu hava iliklerine fena işliyor, kolunu kaldırıp başladı oynamaya. Çadırda bir tur attı, iki tur attı, süze süze geldi kaval çalan oğlanın yanına. Öyle süze süze de ağzını oğlanın kulağına dayayıp dedi: "Kardeş, bu havayı ben ilk kez duyuyorum. Söyle bakalım, bu havanın adı nedir?" Oğlan da kavalı çala çala ağzını Umut’un kulağına dayayıp dedi ki *Vallahi bu havanın doğru düzgün adını ben de bilmiyorum ama halk içinde buna derler ki başkasının atına binen tez iner."
1970’lerde Sovyet köylerindeki yeni sınıfın en tipik temsilcisi olan Kolhoz başkanının portresini yaratan yazar, lirik nesrin en önemli isimlerinden biri olarak tabiat ve köy yaşantısını yüreğinde hissetmiş ve edebiyata getirmiştir.
Bu eser, Azerbaycan Kültür Bakanlığının katkılarıyla, Azerbaycan Kitaplarının Dünyada Tanıtılması Projesi (AKDT) kapsamında yayınlanmıştır.