“Aslında her hatıra bir Kars’postal düşü şimdi. Kars’ta kışın gelmek üzere olduğu ve onun açılışını resmen yapmak için karın yağmasını beklediğimiz o akşamüzerinde, arka bahçedeki ağaçların arasında top oynarken ayaklarımıza takılıp bize o kömür kokulu havada dünyanın güzelliğini hissettiren yapraklar, acaba yaşıyorlar mı? Onlardan bir zerre miktarı madde herhangi bir toprağın altında kalmış olabilir mi? Onları görüp yüz sürüp hasretimi dindirmeye ihtiyacım var çünkü. Bunca çok zaman önce o genzi yakan bir hoş kömür kokusu yağdıran havada dışarıda birkaç çocuk vardı: mahallenin o günkü kokusunu içime çekebilir miyim tekrar? Yukarıdaki tepede yağmurla çıkan güneşin altında topaç çeviren çocuklar ne kadar da iyi çocuklardı.”
Sizi zaman kuytusunda yakanızdan tutmuş ve hâlâ bırakmamış olan kayıp anılarla yüzleşmeye götürecek bir kitap. Bugüne kadar bir duyguyu gerçekten tattığınıza emin misiniz? Eğer tattıysanız, bu kitapta “neden” diye sorduğunuz fakat ne soruyu ne de cevabını bildiğiniz bir yerde bir düşünce girdabına girerek o güne geri gideceksiniz.
Kitaptaki olaylar 1990’lı yıllardan 2000’li yılların ortasına kadar olan süreçte geçmektedir. Kars’ın karlı ve puslu havalarının sıklıkla resmedildiği kitapta benimsenen anlatım için “romantik-şiirsel roman” tanımı yapılabilir. Hissettirdiği en derin duygularla işlenen romanın en önemli temaları, her biri birer yıkıma yol açan “ölüm”, bazen yetişkinleri aratmayacak kadar fırtınalı “çocuk aşkları”, “dostluk” ve “komşuluktur”. Kitap konusu itibarıyla bazı yönleriyle Pal Sokağı Çocukları, Ömer’in Çocukluğu, Çocuk Kalbi veya Vasco Pratolini’nin “Mahalle” adlı kitabı ve bunlara benzer bazı kitaplara benzetilebilir. Olayların neredeyse tamamı yaşanmışlıklara dayanmakla birlikte az sayıdaki başlık ise ya gerçek olaylardan ya da gerçek şahıslardan esinlenerek kaleme alınmıştır.
Bu yıllarda Kars Kalesi’nin etrafını oluşturan mahallelerde yaşayan birbirlerinden çok farklı insanların başından geçenler ve buradaki yaşamın ilginç yönleri küçük ama bir o kadar da duygusal bir çocuğun gözünden anlatılmaktadır. Bu insanlar farklı farklı kökenlerden olup farklı bölgelerden buraya gelmişlerdir. Diğer çocuklara tokat atmayı seven komşu kadınlar, mahallede deli olarak tabir edilen ama aslında yürekleri çok güzel olan insanlar, sevdiği kız için kendini mahallenin hemen ortasından geçen Kars Çayı’na atabilecek kadar çok seven gençler ve nice hem hüzünlü hem de tebessüm ettiren olaylar…
Özellikle Kale’nin karşısındaki tepenin üzerindeki mahallenin geçmişi üzerinde duruluyor. Resmi adı Sukapı olan bu mahalleye çocuklar topaç çevirirken tepenin üzerinde beliren güneş ve aynı anda yağan yağmur sırasında anlattıkları bir efsaneye dayanarak “Kurt Doğuran Güneş Tepesi” adını veriyorlar. Romanın diğer önemli mekânı ise hâlâ geleneksel öğretmen tipinin hâkim olduğu ve öğrencilerin birinci sınıftan sekizinci sınıfa kadar aynı kaldıkları bir ilköğretim okuludur. Çocukların burada yaşadıkları duygu değişimleri psikolojik bir derinlikle anlatılmaktadır. Öğretmenin öğrenciler üzerine uyguladığı sıkı politikalar çocuklarda ucu yaşlarından çok daha derinlere inen duygu fırtınalarına yol açmaktadır. Yine mahallede çocuk olduğunu unutmuş insanların çocukların ruhunda bıraktığı izler ekspresyonist bir yoğunluğa varabilecek ifadelerle okuyucuya aktarılmaktadır.