Bugün karşı karşıya bulunduğumuz büyük sıkıntılar, temelde çağdaş uygarlığın kendi iç yapısından kaynaklanan gelişmelerin ürünüdür. Bu sorunlar, yüzyıllar içinde gelişen evrensel uygarlık değerlerini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerin göz alıcı başkentlerinin hemen yanı başlarında ya da büyük kentlerin varoşlarında dışlanmış insanlar, çirkin yapılaşmalar, kokuşmuş sokaklar, gecekondular, gettolar, güvensiz bölgeler ve de işsiz insanlar yığınıyla karşılaşıyoruz. Çağdaş uygarlığın, insan tabiatıyla uyumlu ahlâkî bir devrime şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde gereksinimi vardır. Modern diye adlandırılan toplumlar yirmi birinci yüzyılın ilk yarısında büyük bir tıkanıklıkla yüz yüze geldiler ve adeta bir uçurumun kıyısına doğru sürüklendiler. Nükleer silahların varlığı, çevremizin kirletilmesi ve yıkıma uğratılması, yaşam standartları zâten düşük olan bölgelerdeki nüfûs artışı, ya gezegenimizin her bölgesinde uygarlığın niteliği, şu anda zengin olanları da kapsayacak şekilde düşecek; ya da insanların yaptıkları yüzünden gezegenin kendisi yaşanmaz bir yer haline gelecektir. Kutsal mesajın ifadesiyle: "İçimizdeki beyinsizlerin yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım?"