Halen dil filolojisine göre Kur’an’ın Türkçe çevirisi yazılmadı. 1400 yıl içinde biriken Müslüman kültürü dikkate alınmadan, sadece Arap dilinin filolojik yapısından gidilerek, tıpkı bir roman, bir hikâye, bir tarih kitabı çevrilir gibi dile, dilin sembolik, semantik, değişmeceli anlamına göre meal yapılmadı. Belki yapıldı ben bilmiyorum. Yapıldıysa da ben görmedim. Bu nedenle mevcut mealler her zaman Müslümanların tarihi süreçteki kültürünü yansıtıyor, Kur’an’ı değil. Belki filolojik açıdan Kur’an’ın 1400 yıl önceki Arapçasının karşılığı olarak çevrilirse; Resul’ün tebliğ ettiği Kur’an’a ulaşabiliriz. Bunun ön şartı aradaki 1400 yıllık kültürü bir kenara bırakmak! Mümkün mü? Elbette zor görünüyor! Mevcut Müslümanım diyen dindarların buna izin vereceklerini de sanmıyorum.
Demiştik ki yazılan meallere Müslümanların kültürü yansıtılıyor. Böyle olunca yazarların fikir, mezhep, tarikat, cemaat, siyaset, sosyal, psikolojik, toplumsal, ırksal yapıları Kur’an çevirilerine yansımaktadır. Onun için bir meali okuyorsanız yazarın görüşünü de bilmeniz gerekir. Aksi halde sizi alır başka yerlere götürür. Bu durum yazarların samimiyetsizliğinden değil, doğal olarak insanın kendini yansıtmasından kaynaklanır. Hiç kimse kasıtlı kendini yansıtmaz, insanın kendini yansıtması kendiliğinden oluşur. Onun için kısaca şöyle demeliyiz. Kur’an ilahidir. Mealler insanidir. Hiçbir meal, Kur’an değildir.