Türkçede ilk kez yayımlanan Amerikalı çok satan yazar Chris Bohjalian’ın Kumdan Kale Kızları romanı, bizleri Bedrosyan ailesinin Anadolu’dan Halep’e, oradan da Amerika’ya uzanan sürükleyici hikâyesine davet ediyor. Genç yazar Laura Bedrosyan, New York’un bir banliyösünde ve Miami’de geçen çocukluğunu, evdeki Şark halılarını, etrafta kullanılmadan yatan nargile marpuçlarını ve çözemediği bir dilde yazılmış kitapları anımsarken, dedesi Armen’in ölümünün ardından anlatılmaya başlayan hikâyelerle kendini, uzun süredir hakkında yazmayı deneyip başarısız olduğu bir olaya dönerken bulur. Aile içindeki sessizlikler, sırlar ve beklemediği zamanlarda üzerlerine çöken o açıklanamayan hüzün, *her Ermeni hikâyesi gibi* Laura’yı da 1915’e, Halep’e götürür. Dik başlı genç misyoner Elizabeth’in, tehcir sırasında eşi ve kızından ayrı düşmüş Armen’in, sessiz ve küçük yetim Hatun’un, onu korumaya kararlı Nıvart’ın ve soykırımın gerçeklerini büyük bir cesaretle fotoğraflamaya kararlı Alman mühendisler Helmut ve Eric’in Halep’te kesişen hayatlarına çekilirken, yıkımın, yeniden inşanın, cesaretin, iyiliğin ve adalet arayışının en kıymetli örnekleriyle karşılaşır. Laura, soykırımın mirasıyla, dede ve ninesinin hikâyesinin kendi Amerikalı Ermeni kimliği üzerindeki izleriyle hem bir insan hem de bir yazar olarak hesaplaşır. Chris Bohjalian, farklı kuşakların anlatılarını birbirine örerek tarihsel travmaların hiçbir zaman kaybolmadığını, geçmişimizin bugünümüzde yaşamaya devam ettiğini gözler önüne seriyor.