Savaş insanoğlunun en çirkin yaratımıdır Zorlu bir mücadelenin öyküsü: Muş’tan İstanbul’a, İstanbul’dan Erzincan’a oradan da Ardahan’a uzanan bir yolculuk...
Birinci Dünya Savaşı’nda tüm ailesini ve yakınlarını kaybeden küçük kız, savaşın ortasında çaresiz, öksüz bir başına kalır. Devlet öksüz kalmış çocukları konaklara hizmetçilik etmesi için sürgün eder. Sürgün edildiği konakta küçük kızın başına neler gelir? Küçük kız, hasta karısı ölen altmış beş yaşındaki konağın Kâhyasıyla neden evlenme kararı alır? Kâhya gerçek anlamda bu evliliğe razı gelecek midir? Henüz on üç yaşında olan küçük kız gebe olduğunu öğrenir! Doğuracağı bu çocuk, kimin çocuğudur? Savaşın çırılçıplak yıkımını, küçük bir kızın zorlu yaşam mücadelesinde görecek olmanın hezimeti hepinizin içini titretecek. Acı gerçekleri ile yüreğinize mihman olacak; cesur direnişin de kapılarını aralayarak, hüznün, acının, çaresizliğin, kimsesizliğin, yoksulluğun yol ayrımına gireceksiniz.
Ey! Sen asi çocuk/nedir bu uslanmaz hallerin/bitmez tükenmez telaşın/dinmez mi hiç /dövdüğün dalgalar üzerindeki kırbacın/bendinde barındırdığın masumiyeti saklama/esaret altında tuttuğun gülücüklerini azat et/tutsağın olsun artık mutluluklar/gittiğin o yerde...