*Bana yazardın, okurdum. İçimde konuşur gibiydin. Kalbimle işitirdim. Ruhum yatışırdı. Bıraktın. Unuttun. Yoksun. Sesime ses vermiyorsun.
Sensiz geçen gecelerimde sorularım birikti. Kimselere soramıyorum. Hemen aklıma gelenleri söyleyeyim…
*Kainat kitabı* diye bir tabir kullanmıştın bir ara. Aklımdan çıkmıyor. Bende kalıcı bir etki bıraktı. Ne demektir bu, nasıl? Bugün yeryüzüne, gökyüzüne, denize bu gözle baktım. Bir kitap okur gibi okumaya çalıştım. Fakat yapamadım. Bu kitap nasıl okunacak?
İnsanı da düşündüm. Küçük bir canlı. Ne önemi var ki ona melekler secde ediyor, peygamberler gönderiliyor?
İyi bir dindar olmak için dünyayı terk etmek, işi gücü bırakmak mı gerekiyor? Hem dünyada başarılı olup hem de cennetlik bir kul olmak mümkün değil mi?
Nefsim azgın, söz dinletemiyorum ona. Sınırlardan rahatsız oluyor. ‘Nefsine uyma’ diyor büyükannem. İnsan onunla savaşmalıymış. Ne demektir nefisle savaşmak? Nasıl olur ki bu?
Taşkınlıklarım oluyor. ‘Bu son olsun, bir daha mı, asla!’ diyorum, fakat dayanamıyor yine gidiyorum.
Bana yardım et. Kendime nasıl söz dinleteceğim? Kötü huylarımı nasıl düzelteceğim? Nereden başlamalıyım?*