Onlar, eteklerindeki taşları döktüler yazarın kalem ucuna. O taşlar, beden acıları, İyileşemeyen iç sancılarıydı… Silahların gölgesinde yitirdikleri canlar, geride bıraktıkları vatanlardı… O taşlar, oturamadıkları okul sıraları, kavuşamadıkları sevdaları, yazamadıkları romanlardı… Emekleriydi önemsenmeyen… Çocukluklarıydı, küçük, beyaz bir entarinin kırmızı kuşağında kaybolan…
Yine de umutlarını esirgemediler ondan, serdiler önüne içtenlikle. Yazar, taşlardan bir tablo yaptı. Hem görülesi hem de okunası…
G.M.