Küf dokusu ile eskimiş, köhnemiş, rutubetli hayatların
üzerindeki tozu silkelemeye çalışmış Esra Özdağ. İlk öykü
kitabı Kaktüs’te iç sesi ile volta atan insanların
taşkınlıklarının yankılandığı duvarları delip kalabalığa
karışmış.
Ege’nin, toprağının, bilmediği merhemlerine yüzünü
sürmüş, göç edenlerin yarı derviş, yarı tükenmiş hallerine
sığınmış Sevil’e panayır kurmuş. Cenneti, cehennemin
arka sokaklarından günlük hayatın akışkanlığına taşımış.
Kozasının kalın örtüsünü araladığı zaman makinesini, dil
yordamıyla çalıştırmış. Hikâyelerin içine saklanmış sırların
mucitlerini aramış. Bazen gölgesini bulmuş, bazen de
kendisini.
Ve ne yapıp edip kahramanının eline kırbacını
tutuşturmuş.