Kudüs, herhangi bir şehir değil. Kudüs, en çok istenen şehir. Ama Kudüs’ü istemek için bir ülke, bir ordu, bir millet olmak yetmez. Kudüs’ü istemek için bir medeniyet olmak gerekir. Ancak büyük bir medeniyet, diğer büyük bir medeniyetten Kudüs’ü isteyebilir.
Hazret-i Musa Kudüs için savaştı, Hazret-i İsa Kudüs’ten göğe yükseldi ve Allah Resulü Kudüs’ten Miraca çıktı. Onun için, üç semavi dine göre de kutsaldır Kudüs. Museviler, Babilliler, Makedonlar, Persler, Romalılar, Müslümanlar, Hristiyanlar, tekrar Müslümanlar ve en sonunda Yahudiler Kudüs’e egemen oldular. Kudüs’ün gözyaşları zaman zaman dindi, zaman zaman çağladı. Çünkü Kudüs’e egemen olmak, başka bir şehre egemen olmaya benzemez. Kudüs’ün de bu egemenliği kabul etmesi gerekir. Eğer öyle olmazsa, Kudüs’e egemen olan Kudüs’e sadece gözyaşı getirmiş olur.
İşte öyle bir gün yaşıyor bugün Kudüs. Gözyaşı pınarları yeniden çağladı ve bir türlü durmuyor. Kudüs, ailesini kaybetmiş küçük bir kız çocuğu gibi durmadan ağlıyor. Bu gözyaşlarını durdurmanın bir tek yolu var: Kudüs’ü, her şeyden ve herkesten boşaltmak ve onu yalnız çocuklara bırakmak. Kudüs sadece çocukların şehri olursa ağlamayı bırakabilir, eski neşesine kavuşabilir. O bir çocuktur ve ancak çocuklar arasında mutlu olur. Haydi o zaman, durmayın, vakit kaybetmeyin. Gidin, Kudüs’ün gözyaşlarını arayın, bulun, silin ve onun boynuna sarılın. Onunla, bugüne kadar oynadığınız en büyük, en neşeli oyunu oynayın. Kudüs’ü kurtarın.
Haydi çocuklar, Kudüs sizi bekliyor!