Kudüs, sevdadır. Kudüs, davadır. Kudüs, farkında olmaktır. Bir şehirden çok daha fazlasıdır Kudüs. İnsanlığın ortak mirası, adeta can damarıdır. Yeryüzündeki dinlerin ilk çıkış noktası, peygamberlerin doğduğu toprak, semâ ile arz’ın buluşma noktasıdır. Tarihe şahitlik etmiş kadim şehirdir Kudüs. Davud’un duasını duymuş, Süleyman’ın ihtişamını yaşamış, Zekeriya’yı görmüş, Meryem’in sırrına ortak olmuş, İsa’ya geçit vermiş, Yahya’yı yaşamış, Musa’nın sesini işitmiş, Muhammed Mustafa’nın kokusu üzerine sinmiş topraklardır Kudüs.
Kudüs, kutsal; Kudüs kıymetli; Kudüs kalplerin kıblesidir.
Kudüs fatihi Selahaddin Eyyûbî’nin dediği gibi Kudüs hiçbir şey, ama aynı zamanda her şeydir!
Bu kitabı yazarken çoğu zaman bedenimi klavyenin başında bırakarak, hayal gücümün kanatlarıyla uçup gittim Kudüs şehrine. Taşlarına dokunamasam da serinliğini hissettim avuçlarımda, Eriha’nın çöllerine basamasam da ayak izimi bıraktım kumlarında. Hasretini hissettim iliklerime kadar, gitmediğim bu şehrin. Hâsılı Kudüs hakkında bir kitap yazarak Kudüs için bir şeyler yapmak istedim. Ne kadar başarılı oldum, bunu okuyucunun takdirine bırakıyorum. Ancak kurguladığım hikayelerde haddimi aştıysam şayet, bundan Allah’a sığınırım. Bildiklerimin öğretmeni, bilmediklerimin öğrencisiyim yalnızca.