Kerim gün doğmadan uyandı. Yıkandı, giyindi. Annesi ondan önce kalkmıştı. Sofrayı kurmuş, çorbayı pişirmişti. Sıcak, tereyağlı çorbanın mis gibi kokusu evin her yanında geziniyordu. Zaten ev de küçüktü. İki göz odası vardı. Birinde Kerim, diğerinde anne babası yatıyordu. Eve konuk geldiğinde Kerim onlarla aynı odada yatmak zorunda kalıyordu. Kerim, misafiri severdi ama onlarla bir odada uyumak hiç işine gelmiyordu. Ama ne yapsın, başka çare yoktu.
Kerim sofraya oturduğunda babası ve annesi yemeğe başlamışlardı.