Büyükler rakamları severler. Ne zaman onlara yeni bir arkadaşınızdan söz etseniz, asla daha önemli şeyleri sormazlar. Onlar *Sesi nasıl?* *Hangi oyunu tercih eder?* *Kelebek koleksiyonu var mı?* diye sormazlar. *Kaç yaşında?* *Kaç kardeşi var?* *Kaç kilo?* *Babası ne kadar kazanıyor?* diye sorup ancak o zaman onları tanıdıklarını düşünürler.
Büyüklere, *Çatısında kumrular olan, pencereleri sardunyalı, kırmızı tuğlalı güzel bir ev gördüm...* derseniz onlar, bunu hayal edemezler. *Yüz bin franklık bir ev gördüm.* derseniz o zaman haykırırlar:
*Ne kadar güzel!*
Küçük Prens ilk yazıldığında 1000 sayfalık bir eserdi, mükemmelleşmek için, kısaldı, kısaldı, kısaldı… Bu kitabı okuyunca hak vermemek elde değil. Öyle ki Saint-Exupéry’nin o güzel sözü Küçük Prens’in mükemmelliği ile kanıtlanıyor.
*Mükemmelliğe, yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında ulaşılır.*