Modern dünya görüşü, Batı’nın üstünlüğünü nesnel koşullardan yukarıya taşıyarak ona felsefi ve bilimsel bir meşruluk kazandırmıştır. Böylece Batı diğer uygarlıklarla girdiği ilişki ve mücadelede sadece silah, teknoloji ve ekonomik üstünlüğüne dayanarak yol almamış, belki de bunlardan çok daha güçlü bir argüman olan bir dünya görüşü tasarımıyla parlak bir dönem yaşamıştır. XIX. Yüzyıl Batı için kurduğu dünyanın teorik karşılıklarını baş döndüren bir olgunluğa kavuşturduğu bir çağdır. Büyük sorunlar ve büyük cevaplar birbirini kovaladı. Batı zamanla tüm sırları ifşa edeceğini bildirmekle kalmadı aynı zamanda herşeye hakim olabileceğine hem inandı hem de inandırdı. Milyonlarca yıl geçmişe sahip gizemli dünya ve ona bağlı insanlık macerası artık aydınlanmaya ramak kalmış, kontrol edilebilir bir geleceğe gebeydi. Batı dünya siyasetine yön verme gücünü sistematik bir paradigma ekseninde geliştirmiştir. Kendi krizleriyle baş etme yöntemlerini evrenselleştirerek risklerini azaltmayı başarmakla birlikte mücadele ettiği diğer uygarlıkları da kendi merkezinde dönüştürme girdabına sokmayı başarmıştır. Bu bağlamda Batı tarihsel olarak krizler ekseninde yenilenmeyi bir sıçrama varsayımına dayandırmıştır. Nitekim yapısal sorunlarını aşmanın yolunu da dünya egemenliği iddiasında önüne çıkan açmazları dönüştürme becerisine bağlamıştır.