Hemen hepsi öneri ya da istek üzerine yazılmış, insanı tuhaf bir biçimde etkisi altına alan bu öyküler, Echenoz’un dünyaya eşi benzeri olmayan bakışını özetliyor adeta. “Ne basit yazıyor” diyebilirsiniz, “sadece gördüğünü anlatıyor, olayları art arda diziyor, o kadar.” Ama neleri görüyor Echenoz? Gördüklerini hangi sırayla anlatıyor? İşte bu sorunun yanıtıdır Echenoz’u eşsiz kılan. Biraz uzak, biraz alaycı bir edayla her cümleyi ince ince kurar, her sözcüğü titizlikle seçer, kendimize, çevremize, açmazlarımıza bambaşka bir gözle bakmamızı sağlar. “Le Bourget’de Üç Sandviç,” trenle bu hüzünlü banliyö kasabasına sandviç yemeğe, üstelik üç kez giden bir adamı anlatır. “Luxembourg Bahçesi’nde Saat Yönünde Yirmi Kadın” eski Fransa kraliçelerinin heykellerini birkaç satırda betimler. “Kraliçenin Huysuzluğu” ise ... eh, bu öykünün can alıcı noktasını ise siz bulun.