(…)
Ah, alıklığın çağa sığmayan dili
Us yığınağı günlerden yağmalandım da geldim
Giysimi hücresi bilen etimle kardeşiz göz boyamada
Tanıklığa çağrılan tanrının gözü önünde
Yakarız mabedini üşümenin ve
Hüzünlü foklara seyrettiririz, sahnesi ışıksız trajedimizi
Hep buzulların beyazından dikeriz
Kurt dişinde sürüklenen kefenimizi.
*Nasıl kokusundan kopamazsa bir çiçek
Ya da bir yılan zehrinden*
İşte öyle bir ummanın ortasındayız
Kayra bakışlar toplayan yüce el
Saman burkalar örtüyor zamanın etine
Ateşi yaratanız / kibritte kükürt, elde çıradayız.
Kavruldukça giyinir üşüdükçe soyunuruz
Yırtık adalet, atlas kaftandır üstümüzde
Ayıp dağı ‘öteki’.