Mesele tam olarak bir rastlantıyla başladı. Baş döndüren bir adamın sıradan bir kıza âşık olma ihtimali var mıydı?
Loris Luciano başka bir dünyanın efendisiydi. Alya’yı tutunduğu topraklarından alıp verimsiz topraklarına mahkûm etmişti.
Ateşle buzun dansı… Ayın ve karanlığın savaşı gibiydi. "İhtişamlı hükümsüz bir adamın bir damla okyanusta boğulmasının tanımıydı. Aşk hiç böyle çarpıcı ve imkânsız olmamıştı."
"Ayrı dünyaların, ayrı yolların sonsuz kesişen bir yol gibi, soğuk ve sıcak gibi..." Loris’in verdiği en güzel savaştı…