“Biz unutulmuşların artık adı yok. Sanki hiç var olmamışız gibi”
1982’de Arjantin dikta yönetiminin sonunda ücra bir kasabada doğan Camila, doksanlarda kendi kimliğini bulmaya, kabul etmeye ve hayatta kalmanın yollarını el yordamıyla öğrenmeye çalışıyor. Kimsesiz bir annenin yarım yamalak şefkatiyle alkolik bir babanın şiddeti arasında düşe kalka büyüyen Camila, kendini Córdoba’nın meşhur Sarmiento Parkı’nda çalışırken bulur. Burada mücadelenin yanında dostluğu, kız kardeşliği, dayanışmayı, paylaşmayı öğrendiği arkadaş grubuyla kendine sıfırdan bir dünya kurarak hayata atılır.
Kötü Kızlar bir geçiş ayini, bir korku ve peri masalı, bir grup portresi, patlayıcı bir manifesto, yazarın hayal gücünde rehber eşliğinde çıkılan bir tur ve eşi benzeri olmayan bir vakayiname.
Arka kapak
“Sosa Villada, sıra dışı ve büyüleyici bir hikâye anlatıcısı.”
Esquire
“Sosa Villada rüyalardan, peri masallarından, macera romanlarından kopup gelen bir dil inşa ediyor… edebi bir heyecan.”
Rolling Stone
“Pedro Almodóvar filmlerini anımsatan bir hayat.”
Vanity Fair
Camila. Küfürbaz şair, arka sokakların çalıkuşu, anarşist bir azize, bir rock’n roll queer.
Bir arzu öznesi ile nefret nesnesi olma arasında dimdik ayakta duran Camila Sosa Villada, Córdoba’nın meşhur Sarmiento Parkı’nı mesken tuttuğu günleri çarpıcı ve masalsı bir dille kaleme alıyor.
Park sakinlerini en şaşaalı ve en yürek parçalayıcı çıplaklıklarıyla resmederken utancı, korkuyu, tahammülsüzlüğü, hor görülmeyi ve anlaşılmamayı harikulade bir edebiyata dönüştürüyor.
Kötü Kızlar, hüzünlü ve cesur bir roman; ötekileştirilenlere bir saygı duruşu, patlayıcı bir manifesto ve eşi benzeri olmayan bir vakayiname.
KİTAPTAN ALINTILAR
Ama o sessiz anlaşmayı sanki gerçekten kanla bağlamış gibiydik, çünkü her birimizi aynı anne doğurmuştu, hepimiz aynı sütten içmiştik… Yeryüzünün çorak, acı, kuru, kötü, harap, yalnız, kurnaz, cadı, kısır bedenleriydik.
*
Taşrada yaşamak sıcakta ve hiddet içinde yaşamak demekti. Baba zalimlik sanatını, anne ise manipülasyon sanatını öğretir.
*
Şimdilik savaş boyaları sürünmüş Kızılderililerdik, geceleri parkın dişleri arasında birilerini gafil avlamaya çıkmış hayvanlardık, hep öfkeliydik, şefkat için bile kabaydık, sağımız solumuz belli olmazdı, deliydik, dargındık, zehirliydik.
*
Bizler aydınlık yaratıklar değiliz, karanlığın hayvanlarıyız, bizler gölgenin, sinsi hareketlerin ve silik yankıların hayvanlarıyız, tıpkı direnişlerimizin silik olması gibi.
*
Biz unutulmuşların artık ismi yok. Sanki hiç var olmamışız gibi.
*
Mutlu olmak da bir ihtimal.