“Kum taneleri canını acıtmayacak bir nezaketle, ancak gözle görülebilecek bir hızla, vücuduna rastgele yerleşmeye başladılar. Görebildikleri, hızlanan taneler yüzünden olsa gerek, giderek azalıyordu. Sonunda kum taneleri bütün vücudunu kapladı ve Ozan da kumdan bir duvara dönüştü. Gözlerini yeniden açtığında, duvarda belirenleri anlıyordu. Önce harfler, sonra kelimeler... Okudukça değil, anladıkça değişiyordu yazılanlar.”
Bir aldatılış hikâyesinin ardından büyük bir özenle hazırlanan intikam şölenine eşlik ettiğimiz Korka, aynı zamanda doğanın bilinçaltına da bir davet mektubu niteliğinde. Ve tam da orada, kumdan duvarların arasında, insanın varoluşunu irdeleyen bir roman. Oyunbaz bir metin.
“Karşılaştıklarınla tanıştığın bir yer değildi burası, tanıdıklarınla karşılaşıyordun Korka’da.”