“Hem, ölü ressamın resmi daha kıymetli olur…”
Çok zeki ve yetenekli bir kadındı aslında, ama bir yanlış kişi, birkaç yanlış karar, bir sürü anlamsız inat; bütün hayatını mahvetmeye yetmişti. … Hâlbuki herkes değişik imtihanlara maruz kalıyor bu hayatta. Kimi varlıkla imtihan ediliyor, kimi yoklukla... Kimi hastalıkla, kimi sağlıkla...
Üç çocukluk arkadaşı, iki komşu köşk ve çok yanlış bir evlilik…
Stoa’nın dört sütunundan birinde aksayan talihsiz bir âşık…
Üst üste yanlış anlamalarla, çocukluk yaralarını bir türlü saramayan bir ressam…
Bir gün, civa gibi bir adam, durmaksızın oynadığı oyunlarına yenilerini eklemek ister ve gümüş kaşığın peşinde koşarken, kazdığı kuyuya düşer… Hırs, kıskançlık, intikam, cinayet ve adalet hakkında bir hikâye başlar.